17.6.09

hayrola

bir işe çok niyetlendiğim zaman olmuyormuş, doğru dedim. çok düşünmeden karar verince muazzam işler çıkarıyormuşum. peki o da kabulüm.ama bir de internetten kopukmuşum. kırk saat sonra görürmüşüm. gizli işler çevirme olasılığım yükseklerdeymiş.
karar vermem gereken düşüncelerin olmayacağı, istesem de internete giremeyeceğim ve en güzeli telefonun çok çekmeyeceği bir yere gidiyorum işte. dönmeyebilirim.

13.6.09

mumlar var(dı)


Candles
Originally uploaded by [ changó ]
eskiden biri vardı. nası severdim.
çok özledim.

12.6.09

kundurama kum doldu


You're On My Mind
Originally uploaded by Zuhal Kocan
telefonu değil iletişim aracı, haberleşme aracı olarak bile benimsememiş biriyim malumunuz.
ama canım tam telefonla konuşmak istediğinde, kem küm gevelenmesi de fazla ağır bir intikam.

9.6.09

hastronot olamam

hani bir reklam var ya; " kitap yazamamam, pilot olamam..." diye, işte ordaki "astronot olamam" diyen çocuk gönüllerin kralı.
nasıl içli söylemişse, her defasında onu alıp mars-jüpiter turu attırıp, ayda dolaştırmak geliyor içimden.
tabi reklam demişken bir de pepsi reklamı var ki evlere şenlik. seda sayan en güvenilir, en modern, en içimizden biri, en halden anlar, en ultra ve en elma-krom haliyle karşımızda. "pepsiii" derken dudaklarının kapanmaması, nağmeler eşliğinde evde bir bayram havası.

8.6.09

buraya kalp çizdim

her yerde sinir harbi, cinnet hali.
ananem derdi ki: güldürüşlü bir film olsa da izlesek.

5.6.09

bir tatlı huzur almaya mı geldik?

jun:şu an cs çalışıyorum ve bezmiş durumdayım. dikkat çekmek istiyorum. şu labdaki onca insan gelip sırayla jun naaptın nasıl gidiyo desin istiyorum. ama kimse yapmıyor. yanımda oturana sordum, böyle böyle bi sorunum var yardımcı olur musun din kardeşiyiz dedim. başımıza ne geldiyse senin gibilerden geldi dedi. sustum, söylemedim ama kırıldım, gözyaşlarımı içime içime akıttım. küçük yüreğime fazlaca büyük bir yükü yükleyip gitti bir insan daha. benim mutluluklarım kadar üzüntülerimin de saniyelere sığabilen şeyler olduğunu bilmediklerinden hiç bişey yokmuşçasına gittiler. arkalarına bile bakmadılar. oysa dönüp bir kez bile olsa baksalardı, bir damlasını bile görselerdi göz yaşlarımın.. oysa dide, oysa. bu dünyaya büyük bir yüreğim var benim. tanıdığım hiçkimseyse benim dünyamda yedi cüceden daha büyük değil. onun için, büyü de gel. 29.05

dide:şu an friendfeed'de arkadaşım olan ama bu arkadaşlığın sadece friendfeed ve twitter'da kalabileceği bir insanın söylemi üzerine Beyaz Show'u bekliyorum. kendisi bizzat programı açacakmış, heyecanlıymış. nedense inandırıcı gelmedi, gözlerimle görmek istedim. ama az önce lenslerimi çıkardığım için göremeyebilirim. banyoya gidip lenslerimi geri takmak istesem de 4 m'lik mesafede zıp zıplamaya üşeniyorum. günlük hayatta her konuda çok istekli olduğumu ima etsen de böyle detaylarda tanır insan insanı. R'leri söyleyemeyen, en sevdiğimiz (!) arkadaşımız, memur çocuğu olduğum için risk alamadığım tespitinde de bulunmuştu. bu hipotezini kanıtlamadan önce yeterli deney ve gözlemleri yaptığını zannediyordu o yüzden telefonu yüzüne kapattım. neyse, hala Beyaz Show başlamadı. kocalarından memnun olmayan bir avuç kadının programı var. kocalarını repo yapsalar daha çok para kazanırlar ama faiz oranlarına filan bakmak lazım. gerçi teşvik paketi açıklandı, para politikası filan zırvalandı ama şu an çok ilgilenmiyorum bu konuyla. zira kelin merhemi yok. 05.06
izmir'den çabuk dön.
cheers
dide

3.6.09

portakal-kavun uğruna

naptım?

söylene söylene yürürken düştüm. çoturt diye bir ses, ayak bileğinde bir sıcaklık hissi, bir iç çekilmesi. oo michael hiç bu kadar kötü olmamıştı. alçılandım, yatıyorum iki seksen.

sonra düştüğüm yerde kendimi suçladım. sonra hastanede bağıra bağıra ağlayan kızı suçladım. hiç ağlamak istemezken onun bağırmasına ağladım. bir ara hastaneyi beğenmeyip gitmek istedim. hasta bakıcıyla kavga ettim. güvenlik görevlisini payladım. 

ve nihayet tüm gün yatabiliyorum. ama sadece yatabiliyorum. kitap okuyup, televizyon izliyorum. çok su içmiyorum tuvalete gitmeyim diye. günler zor geçiyor burda.