4 yıllık bilkent işletme maceram bitti. bi anlamda tam zamanında bitti hem de. biraz daha uzun olsa, birbirine girecek insan ilişkileri varken etrafımda asla nefes dahi alamazdım olanların dışında. ama 1 yıl daha olsa her şey daha bi yerli yerine otururmuş gibi geliyordu, hem daha yapamadığımız şeyler, gidemediğimiz yerler varken; her projede ve casede öğrenmem gerekenler dururken, uzun uzadıya veda edememişken biraz erkenci gibi oldu. zaten bana bıraksan her şeyden hem gitmek hem kalmak isterim o yüzden bırakılmaması çok kararında oldu, derken efendim biz şöyle mezun olduk.
tabi o sıralar balodur, keptir, kıyafettir derken düşünmeye, düşünüp de iç sıkışması yaşamaya fırsat olmadı. araya giren bir düğün ve bir kısa tatil de derken bu günlere geldik. ah datça! kalbimi aklımı her şeyimi aldı götürdü, şu yaşımda hayaldir hedeftir bırakıp oraya taşınmayı düşündürdü.
ama datça'dan döner dönmez suratıma çarpan acı gerçekler bana asabi bi kimlik de kazandırdı. eş dost akraba hatta çoluk çocuk mezun olan insanın bir sonraki adımını sorgular oldu. sonuçta mezuniyet biraz da düşünme halidir. önceden düşünseydin diye bir şey yok, bir düşündüğüm diğer düşündüğüme uymayabilir, uysa da hayat onu bana uydurmayabilir. herkesin fikir sahibi olmasını anlayışla karşılıyorum da bu denli diktatik olmaları biraz antipatik. bana kamu sektörünü savunanlar, master yapmamı önerenler, kesinlikle bir fmcg şirketinde pazarlama yapacağımı öngörenler, "denetime gir üçer beşer yüksel" diyenler, bir de aynı durumlarda olup kara kara düşünenler...
benim bir takım planlarım var tabi, decision treeler yaptım, yapmadım değil. ama bunu böyle çok plan plan da yapmam, yapınca bi garipliği var ki evdeki hesap çarşıya uymuyor, evdekiler hep biraz üzülüyor.
öyle böyle yaşıyoruz derken hayatın her yanı insan, her insanın da içi bir destan. bugün ingiltere'ye master için gidecek Tuğçe'ye bi veda yaptık ve hep beraber karar verdik; herkesin bi kullanma kılavuzu olmalı ve onu kendisi yazmalı. kısalan zamanlar, uzayan anlaşılamamalar, biten sabırlar eşliğinde en iyisi bu. yoksa kimse kimsenin peşinden gitmiyor, hatta karşılıklı adım bile atmıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder