17.7.12

full circle

mutlu olmam için özgür olmam, uzaklaşmam, özlemem, dıp dıp dinlemem, dinlenmeden dört nala koşmam, değişik bir şeyi acilen yapmam lazım.

4.7.12

teoride dersen zehir gibi pratik dersen sallanmakta

üzerimde bir mezunluk hali, yazın başında yapılan kısa tatilin damaklarda bıraktığı etki, tam bir şeye sevinmeli mi üzülmeli mi diye düşünürken kayıp giden zamanlar ama neyse bi en başa saralım.

4 yıllık bilkent işletme maceram bitti. bi anlamda tam zamanında bitti hem de. biraz daha uzun olsa, birbirine girecek insan ilişkileri varken etrafımda asla nefes dahi alamazdım olanların dışında. ama 1 yıl daha olsa her şey daha bi yerli yerine otururmuş gibi geliyordu, hem daha yapamadığımız şeyler, gidemediğimiz yerler varken; her projede ve casede öğrenmem gerekenler dururken, uzun uzadıya veda edememişken biraz erkenci gibi oldu. zaten bana bıraksan her şeyden hem gitmek hem kalmak isterim o yüzden bırakılmaması çok kararında oldu, derken efendim biz şöyle mezun olduk.



tabi o sıralar balodur, keptir, kıyafettir derken düşünmeye, düşünüp de iç sıkışması yaşamaya fırsat olmadı. araya giren bir düğün ve bir kısa tatil de derken bu günlere geldik. ah datça! kalbimi aklımı her şeyimi aldı götürdü, şu yaşımda hayaldir hedeftir bırakıp oraya taşınmayı düşündürdü.
ama datça'dan döner dönmez suratıma çarpan acı gerçekler bana asabi bi kimlik de kazandırdı. eş dost akraba hatta çoluk çocuk mezun olan insanın bir sonraki adımını sorgular oldu. sonuçta mezuniyet biraz da düşünme halidir. önceden düşünseydin diye bir şey yok, bir düşündüğüm diğer düşündüğüme uymayabilir, uysa da hayat onu bana uydurmayabilir. herkesin fikir sahibi olmasını anlayışla karşılıyorum da bu denli diktatik olmaları biraz antipatik. bana kamu sektörünü savunanlar, master yapmamı önerenler, kesinlikle bir fmcg şirketinde pazarlama yapacağımı öngörenler, "denetime gir üçer beşer yüksel" diyenler, bir de aynı durumlarda olup kara kara düşünenler...
benim bir takım planlarım var tabi, decision treeler yaptım, yapmadım değil. ama bunu böyle çok plan plan da yapmam, yapınca bi garipliği var ki evdeki hesap çarşıya uymuyor, evdekiler hep biraz üzülüyor.
öyle böyle yaşıyoruz derken hayatın her yanı insan, her insanın da içi bir destan. bugün ingiltere'ye master için gidecek Tuğçe'ye bi veda yaptık ve hep beraber karar verdik; herkesin bi kullanma kılavuzu olmalı ve onu kendisi yazmalı. kısalan zamanlar, uzayan anlaşılamamalar, biten sabırlar eşliğinde en iyisi bu. yoksa kimse kimsenin peşinden gitmiyor, hatta karşılıklı adım bile atmıyor.






5.6.12


"Konuşman öyle tatlı ki ne aceleci bi sabah kahvaltısı ne de heybetli bir akşam yemeği. Tam gölgede hoş sohbet yenen bir öğle yemeği."

22.4.12

florence


Listen to your heart diye uyandırdı annem bugün. Yine 3 günü nereye sığdıracağımızı bilemediğimiz tatiller yaşıyor birbirimize de bunun hezeyanını yaşatıyoruz sosyal çevremde.
Bir kep töreni, bir balo, bir düğün geliyor. Bunlar eşittir kıyafet demek, ayakkabı demek, saç demek, makyaj demek. Oysa benim tüm hayalim bir yelkenliyle uzaklara gitmek.
Kariyer.net, yenibiriş.com gibi hobilerim varken bunu CV'me eklemek konusunda tereddütlerimi paylaşmalıyım sizle. Ben iş veren olsam beni işe alırdım sonuçta daha başka ne isteyebilirsin ki? Geçen bi banka mülakatına girdim, "fmcg düşünmez misin?" dediler. Ben düşünürüm de onlar da beni benim oları düşündüğüm kadar düşünür mü bilemiyorum dedim. Sonuçta sen elmayı seviyorsun diye elma da seni sevmek zorunda değil.

Amaan neyse onları nolur bi boşverin esas size saf mutluluğun sırrını vereyim. Ankara'dakilere geliyor bu sefer: Kafes Fırın'da damla sakızlı muhallebi. Ben damla sakızı sevmem demeyin, inanın ben de hiç sevmiyordum. Ama bu bir paralel dünya lezzeti.

11.4.12

odessa

boş vakitlerimi kariyer.net'le dolduran, hayatta istemediğim şeyler başıma geldiği için hiçbir şey istemeyen, bu sebeple de başıma hiçbir şey gelmemesini sağlayan, sonra bu durağanlıktan sıkılıp buraya bunu yazan biriyim.

6.4.12

rondonun kreması

sırf yaşlılıktan mızmızlanacaklar diye prezi sevmeyen hocalar var inanabiliyor musunuz? ben de hala inovatif ürün arayım bi projeme konu olsun diye, ya da ne bileyim güzel bir "value gap" var mı diye beynimi eskiteyim.
"olsa kredi alıp okulu bırakırdım zaten burda ne dirsek çürütcem" diye tam çemkiriyordum ki bugün, hastalıktan kendini yere attı burnum. acilen ona bir kıskaç bulup eski yerine taktım da hem proje konumu buldum hem de bi gün gerçekten çok zengin olursam yani çok zenginlikten kastım ferrarimi bilgelikten satacabilecek kıvama ulaşırsam yapacağım yatırımı buldum. o ara bi oh çekmişim de sınıftaki sessizlik bozulmuş.

28.3.12

almanya ne güzeldi yaa

size de bazen oluyor mu bilmiyorum ama bu benim yaşam şeklim. yapılacak tüm işlerimi -en dandiğinden en hayati olanına kadar her şeyi yani- yapmam gerekenden biraz önceye kadar yapmam. arkamı dönüp kafamın içinde düşüncelerle giderim. her şeyi yaparken onu düşünürüm, hem kendimi hem onu öldürürüm. sonra herkes ununu elemiş eleğini asmışken ben yapmaya başlarım. bunun neye kime faydası var bilmiyorum da iş ararken bunu söylememem gerektiğine öylesiye eminim.
bi de size şey oluyor mu onu çok merak ediyorum. hani oje sürünce bazen nefret edersin de o oje parça pinçik, topak topak olur ama çıkarmaya hiç fırsat olmaz. bazen de oje yenilemek için eskisini çıkardığında ojesizliğe taparsın ya, bu ikisi benim ruhumda derin izler bıraktı.

18.3.12

herkes

beren saat kenan doğulu aşkı başlayadursun, cem yılmaz'ın düğünü bütün çevrelerce konuşulsun ve biz hala aşkta kezbanlık ekolü temsilcileriyiz. birimiz vazgeçse birimiz kör kütük bağlıyız o yüzden asla cool olamayacağımızın farkındayız. şimdi hemen resmi gazetede yazı çıkartıp süresiz coolluk talep edicem yetkililerden.

külfet

bi adım daha mutlu edebilmek için, hem mutsuzluğum da geçer belki umuduyla yaptığım her şey daha bi mutsuzluk olmuyor mu? eve dönüşte hep aynı sindirilmiş bezginlik ve üzerime sinen yabancı ruh halleri sarıp da sarmalamıyor mu?
bence her gece mutsuz olmak için çok sebep var. saat onikiden sonra bütün içkiler şaraptır.mı?