26.11.08
23.11.08
yok daha neler
17.11.08
öyküdeki hareket
"üniversite diploması yetmez. kendi bölümünüz dışında 2 tane daha alanı da bilerek mezun olmadan, 2 hobi sahibi olmadan burdan çıkarsanız aydın olamazsınız. aydın adam, ders kitabı dışında da bir şeyler bilendir"
bu bölüm çok işlemiş olmalı ki içime bazı şeylerin suyunu çıkarttım. bir insan hem bölümünde başarılı olmaya çalışıp hem de her gördüğüne sarkarsa ve bu insan zaman mevhumu olmayan bir plansızsa; o kişinin ruh sağlığından söz etmek epey güç olur.
bir de akıl var nizam var en kazık sunum konusunu seçmek neden? konuyu beğenmişsindir, aferindir. git bi kitap al, okudur. sonra gecenin köründe kalırsın böyle.
16.11.08
24 ayardayım
onun haricinde fransızca midtermim var. destek bekliyorum. "dersi al, ben seni çalıştırırım" deyip sonra kendini iş hayatına atanlar duysun sesimi.
cidden "masanın arkasında vazo var ve kadının üzerinde yeşil elbise yok" diyemiyorum hala. o derece vasatım.
13.11.08
adam smith
anlıyorum artık sizi. sinirden stresten çok mu almışım nedir. aşırı geldi. anneme söyleyemiyorum. utanç diz boyu. biraz daha saklarsam haciz hicaz durumları. borç gırtlakta, kriz kapıda ama bize bişey yapamaz demi ne de olsa çok istikrarlı bir ekonomimiz var (!) bak yaparsa var ya unakıtan filan dinlemem, basarım oraları.
invisible hand' e de adam smith' e de dere tepe düz.
10.11.08
kim ayırdı sevenleri?
MLA Formatting denen şeyle tanışalı çok olmamasına rağmen hemen yüz göz olduk. kendisine burdan en içten küfürlerimi yolluyorum.kırmızı çizgilerini ellerimizle çizdiğimiz ilkokul defterlerine, paragraf başı yapıp başlamanın hasretiyle yanıp tutuşuyorum.
yarın bir gözlem çalışmasına başlıyorum. sabahın ilk dersinde aldıkları kahvelerini öğle arasına kadar gezdirenleri gözlemliycem. kimler bunlar, amaçları ne? bütün bunları anlamak istiyorum.
ama bir okul, öğrencisine günde 7 saat aralıksız ders programı verirse bilemiyorum bu öğrenci başını hangi dağlara vurur. öğlenleri tabldotta yemek yeme ihtimalini sevdim ben.
9.11.08
altın ya da gümüş neyiniz var?
çok ciddi işlere adım atıyorum. adımlarım hep hazır aslında da arada ayağım takılıyor bi de düztabanım ya yürümeyi sevmiyorum, yoruluyorum.
reklamcılığa yönlendiriliyorum. çevre baskısı çok yoğun. çok erken. dimi?
bakalım iş hayatı gerçekten de nasıl bir şeymiş, bakalım bakalım.
karşılıklı konuşsak birbirimizi kendi içimizde çözücekmişiz gibi. yutkunmaktan konuşamamak da var. kendimle olan dertlerim için kendime ihtiyacım var. kendimi görebilmek için de aynaya. aynam kırık.
7.11.08
girl, this game can't last forever
ben sana starbucks' a gidemezsin demedim, adam olamazsın dedim. o la la. tam bir görgüsüzlük şovu.
adabımuaşeret denen bir şey var. kitabını alıyım okuyum demiyorsun da barselonadan aldığın kazağını anlatıyorsun.
tü sana.
5.11.08
çıldırışlar kumpanyası
zamanı parçalayıp bölemiyorum. böl yönet politikasını uygulayamıyorum. o beni yönetiyor filan. hiçbir işim yetişmiyor. yetişmez.
2.11.08
glimpses
bilgisayarıma format atılınca kendimi boynu bükük yetimler gibi hissetmeme sebep olan tek şey şarkılarımın, fotoğraflarımın gitmesi mi? kuvvetle muhtemel. lisedeki insanların % 80' iyle görüşmediğim baz alınırsa liseye dair elimde pek bir şey kalmadı. hadi o önemli değil. yıllık var. ama ya yıllardır itinayla toparlanan şarkılar. ah bu şarkıların gözü kör olsun!
notlarımdaki mükemmel orantılı düşüş neyin habercisi? bir insan hem okul klüplerine hem de derslerine eş zamanlı giremez mi? girene neden diğer insanlar tarafından psikolojik baskı uygulanır. bu neyin hırsı?
en önemlisi, sigara içen insanların "yanımda dur da şurda bi sigara içeyim" konusundaki azimli ısrarlarına daha ne kadar katlanırım bilemiyorum . "lisede tuvalete yalnız gidemeyen kızlar klübü" kadar işkence büyük bir işkence.