number one hala var mı? bizde yok da. bizim evin kanallarını annem belirliyor çünkü. onun istediği kanallar, onun istediği sırayla izleniyor. böyle anlatınca annem çok otoriter, dediğim dedik çaldığım düdük gibi bir kadın imajı çizmesin. evin diğer sakinleri teknolojiden sorumlu beyin loblarında kalıtımsal bir mutasyon geçirdikleri için beceri sınırlarının dışına itmişlerdir bu işi. sony ericsson life vardı da ondan diyorum yani. hay allahım ne günlerdi. ortaokuldaydım ve ortaokul bariz güzeldi. ortaokuldan sonraki okullarımı hiç sevmedim zaten bildiğiniz gibi.
geçen gün, içinde okuduğum okulda olduğum için ne gibi bir suç işlediğimi de düşündüm. bunu sık sık düşünüyorum aslında. tuvalet kokusuyla kahve kokusunun karıştığı bir bina üstelik. koku konusunda seçiciyim de, seçici geçirgenim hatta.
29.10.09
28.10.09
dum
adında strawberry geçen her şarkıyı seviyorsam bu beatles'tan kalmadır ama ya her 9'u sevmeme, 9'u takıntı haline getirmeme ne demeli?
9 çok harikulade bir sayı. matematiksel olarak da öyle, sadece benim takıntım değil. bu takıntı dediğim şey de "her xx:xx'te sevgilin seni düşünüyor" gibi değil, twitter'a yazacağım bir şey değil. çok daha özel. 9'la benim aramda.
25.10.09
küçük ayak parmakları ne kadar da çirkin
anlamak istemeyince anlaşılmıyor. insan insanı dönem dönem çok boğuyor. ilgisinden boğuyor, ilgisizliğinden boğuyor, düşüncesizliğinden boğuyor, bencilliğinden boğuyor. kendi öz suyunda boğup bitiriyor. dokunsalar ağlayacakken, dokunmadıkları için küplere biniyor. her tavşan ayrı bir dağa küsüp, ayrı bir dağın yolunu tutuyor. giderken yolda ayrı bir kaplumbağa görüyor. eski kaplumbağaların bilmişliğini unutup, ağır aksak onla yürüyor. işler ağırlıktan çok aksaklığa dönerken ve la fontaine'den masal göndermek şarkılara uğramadan önce yolunu ondan ayırıyor.
eflatunu kitaplardan çıkarıp arka fon yapıyor.
23.10.09
20.10.09
chuck
bir gün bir kuaför bir erkek çocuğu:
- abi saçımın üstleri uzun kalsın.
- (viyuut)
- abi naptın sen yaa
- kötü mü olmuş, kötü mü olmuş çabuk söyle.
- yok. yook, yani nasıl da güzel yaptın.
başka bir gün aynı kuaför başka bir erkek çocuğu:
- nasıl olsun hocam?
- 1 numara olsun abi.
- o sana gitmez, hafif uzun olsa?
- yok yok abi bildiğin eşek sırtı istiyorum ben.
- estafurullah.
- abi saçımın üstleri uzun kalsın.
- (viyuut)
- abi naptın sen yaa
- kötü mü olmuş, kötü mü olmuş çabuk söyle.
- yok. yook, yani nasıl da güzel yaptın.
başka bir gün aynı kuaför başka bir erkek çocuğu:
- nasıl olsun hocam?
- 1 numara olsun abi.
- o sana gitmez, hafif uzun olsa?
- yok yok abi bildiğin eşek sırtı istiyorum ben.
- estafurullah.
18.10.09
canımın istanbul köşesi
bir şeylere endeksli yaşamak, endeks endeks olmak, borsa takip eder gibi onu takip etmek yumuşak karnını ortaya çıkarıyor insanın. insanlar, arkadaşlar, herkes geçip gidiyor ama bir gün de sabahın köründe tunalıya gidip, eski günlere misilleme yapmayı vaadetmiyor bile.
12.10.09
ekonomi can verilmesi gereken bir şey değildir.
nasıl yanlış anlaşıldığımı farkettikçe, hiç anlaşılmamayı tercih ettiğim zamanlar hep oldu. bu sefer olmasın istiyorum. çok susuyorum ya hani o zaman, belirsizleşiyorum, kendimi zorluyorum. çok çirkin oluyor her şey.
ben benim, sen beni kendi gözlerinle tanımışsın zaten. yeter bence, çok açık.
insanların düşündüklerine çok önem veriyorsun dediklerinde kabul etmiyorum, kabul. ama herkes kadar önem verdiğimi zannediyorum, herkesin benim kadar önemsediğini farzediyorum. çokluk kavramlarımız aynı değil yani, yoksa önem mi? tabi ki verilir.
ben benim, sen beni kendi gözlerinle tanımışsın zaten. yeter bence, çok açık.
insanların düşündüklerine çok önem veriyorsun dediklerinde kabul etmiyorum, kabul. ama herkes kadar önem verdiğimi zannediyorum, herkesin benim kadar önemsediğini farzediyorum. çokluk kavramlarımız aynı değil yani, yoksa önem mi? tabi ki verilir.
10.10.09
5.10.09
3.10.09
1.10.09
cidden tek ihtiyacım çim ve gökyüzü ve do re mi fa
şimdi bugünlerde hayat biraz zorluyor. bolca sabrımı deneyenler, yüzüme aval aval bakanlar, şapşal şapşal gülüşenler ve bilip de bilmemezlikten gelenlere de ayrıca el sallıyorum.
hiç kinaye yok ben cidden gereksiz el sallıyorum.
ve ben bile inanmıyorum ama ben cidden sınırlarımı zorluyorum.
sınırlar zorlandıkça açılan cinstenmiş. kasların esnemesi gibiymiş. hayat ne garipmiş. sorumsuzluk ne güzelmiş.
hiç kinaye yok ben cidden gereksiz el sallıyorum.
ve ben bile inanmıyorum ama ben cidden sınırlarımı zorluyorum.
sınırlar zorlandıkça açılan cinstenmiş. kasların esnemesi gibiymiş. hayat ne garipmiş. sorumsuzluk ne güzelmiş.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)