30.5.11

wooden love

yüzyıllardır yazmıyorsam üşengeçliğimin yanı sıra gereksellik ilkesini de sorgulamamdandır. ama şimdi şunu bi netleştirelim festivaller çok güzeldir de bütün gün sos yiyip bira içilmez, sonra domuz gibi kokup tramvayda kudurulmaz. anneniz babanız kızmıyor ama valla ağzınızın ortasına çarpmıyorsam son 20 günün hatırındandır. öte yandan parklar, bahçeler çok güzel azizim çook ok ok yani. yaprakların damarları bile piri reis'in haritası gibi olur mu?
durumlar öyleyken öyle, böyleyken böyle. ben her gün başka bi hali özlüyorum. özlemlerim geçici, özleme halim kalıcı yani. yengeç burcuyum deyip bundan da sıyıramayacağım çünkü abartı bi özlem insanıyım. bi yanım "esenboğa bekle ben geliyorum" derken diğer yanım daha gitmeden buraları özlüyor. e durum böyle olunca dengesizlik had safhada, bireysellik doz aşımı.
tek çocuk musun? diye sorulmaz bana pek. "kaç kardeşsiniz" derler, ayrıca genelde çok güzel ortanca izlenimi veririm. yekpare bi insan olduğum kabul görmüyor da "aa hiç tek çocuk gibi değilsin, ne biliyim yani böyle şımarık filan oluyo ya onlar" denip başka bi canlı türüymüş gibi tasvir yapılıyor. oysa en belirgin özelliği gösteriyorum da hep yanlış iz peşinde olunca katili yakalayamıyorlar. bireysellik şımarıklık ya da eşyalarını paylaşamama değil ki her zaman. tek başına davranma eğilimi, hep bi kendini dinleme isteği, işte tüm hayatım bunlar üzerine kurulu sanki. şimdi bunu da açığa kavuşturduğuma göre başka bir araştırma dosyasında görüşmek üzere.
ve evet interrail yaptım sonunda. huzura acılı, yokuşlu, inişli, yağmurlu, eğlenceli, yemeli, içmeli yollardan ulaştım. yine olsa yine yaparım. yapıcam. norveç'in gözü yaşlı.

3 yorum:

cündebaz dedi ki...

sevk-i ilahi, ilahi adalet, adalet nasit. yapılacaklar listemi elimin tersiyle itip reader'a göz kırptım. her şeyde var mıdır bilemem amma bunda bir hayır varmış.

üç kardeşin bağrından kopup gelmiş olsam da tek çocukluk emarelerim nicedir. o yüzden bana pek laf düşmez, düşmemeli. ama ama ama: roll away your stone, I’ll roll away mine/together we can see what we will find/don’t leave me alone at this time/for I am afraid of what I will discover inside.

kendini, diyorum, dinle ama buraları da unutma.


cün, bilkent news, lizbon.

dide dedi ki...

unutuyorum çoğu zaman ama şimdi bi llodydluk yapıp eberleyene kadar dinliycem.
ayrıca şu tam bi lizbonluluk değil de nedir?
http://www.google.com/imgres?imgurl=http://1.bp.blogspot.com/__oqPVzSZyjg/TE78625p2RI/AAAAAAAAEHg/5c0UjBMV5lc/s1600/mumford%2Band%2Bsons.jpg&imgrefurl=http://aprilmwalker.blogspot.com/2010/07/mumford-sons.html&usg=__NUck_X0Ngt50jcr4aShAnXQYC8k=&h=903&w=1028&sz=124&hl=tr&start=17&sig2=lKgoC-spdag5oFZLSLiujA&zoom=1&tbnid=MyTh6zuzA7DrzM:&tbnh=156&tbnw=178&ei=1b7jTZopyNiyBuLtqY8G&prev=/search%3Fq%3Dmumford%2Band%2Bsons%26hl%3Dtr%26biw%3D1024%26bih%3D499%26tbm%3Disch&itbs=1&iact=hc&vpx=392&vpy=223&dur=646&hovh=156&hovw=178&tx=101&ty=194&page=2&ndsp=8&ved=1t:429,r:1,s:17&biw=1024&bih=499

Dilcun D. dedi ki...

çok umutsuz tıklamıştım blog linkine, yazmıyorsundur diye. nasıl mutlu oldum anlatamam, şu anda çocuklar kadar şenim :)