31.10.08
fukaranın düşkünü
calculus çalışmalıyım. cumartesi sabahına midterm koyanlar utansın. limiti de günahım kadar sevmem. hele süreklilikten iyice sıdkım sıyrıldı bu aralar.
düzenli not tutmak güzel bir alışkanlık ama notlara konmak isteyen açıkgözlere düzenli yalan söylemek daha güzel bir alışkanlık. "ay canım senin defterini bi fotokopi çektirsem ben" diyenlere o canımı önce yutturup sonra kusturmak gibi bir his.
fotoşop bilmemek kötü. öğrenmek lazım. öğrenmeliyiz kris.
27.10.08
is it ethically correct?
şeytan diyo ne kadar telif hakkı olan şey varsa al yayınla. hem maç oyuncuların maçı size ne? ter mi döktünüz, iki top mu attınız? taş attınız da eliniz mi yoruldu, noluyoruz? demi hiç.
bence yerel seçim öncesi bunu yapmıycaklardı. hatta melih atlamazdı böyle son dakika oyunlarını, şaşırdım. zira kendisi 13 alt ve üst geçit yaptırmıştır ve bunların açılışını ebrugündeş-ferhatgöçer gibi süper ikiliyle yapacak düzeyde mümtaz bir kişiliktir. ne zaman? 29 ekim' de. çok manidar değil mi sayın okur? bizzat olay mahaline gidip size fikirlerimi sunabilmek isterdim ama bu kadarı benim için bile fazla. ferhat göçer başlı başına bir araştırma konusu olduğundan onu çok sonra anlatacağım zaten.
neyse efendim konudan sapmayalım. mermaid olmasa, bana mail atmasa yazmaz çizmez bir insan olacaktım. kendisine çok özel teşekkürlerimi sunarım.
hem nerde ilim, nerde irfan? es kaza beynelmilel bireyler oluruz maazallah.
mesela üniversite af meselesi için bir hanımkızımız cuma namazı çıkışında RTE'ye hurma götürmüş, af istiyoruz demiş. şak, alsana af. nokta atışı mı derler böylesine? gerekirse ben de kendisine zemzem suyu götürebilirim. evet bloglarımız için bunu yapabilirim. hatta i.melih' e de gidip kızılırmak suyu için teşekkür edebilirim. karşılıklı içeriz höpürdete höpürdete. sen sağ ben salim.
yurttan ve dünyadan haberlerle tekrar karşınızda olacağız.
23.10.08
beyoğlu kimin oğlu?
ama şunu anladım ki ben ekip çalışmasıymış, takım ruhuymuş sevmeyen bir insanım. yani adam gibi bir takımın olursa bu takımın çalışması da güzel olur eminim. ama birbirinden sığ ve kıskanç insanlarla çalışmak zorunda kalmak zor dostum zor. bir de ben mülakatlarda çok severim takım çalışmasını demiştim. külliyen yalan. o zaman da yalan söylediğimin farkındaydım biraz biraz. ama bu kadar büyük bir yalan olduğunu düşünmemiştim. günün birinde iş mülakatı yapacak olursak takım çalışması kısmını es geçiniz. bireysel olarak harikalar yaratabilirim size.
bi de ben istanbula gittiğimde şeker bayramında; bir bloggerı istiklalde görmüştüm. şimdi aklıma geldi, dünya küçük azizim cidden. hadi tunalıda tanıdık birine rastlama ihtimalim çok fazla ama istiklalde bir ankaralı olarak tanıdık görebilme ihtimalim olduğunu gördüm ve bu ihtimali sevdim.
19.10.08
i say no
ben bu hafta ölmezsem başka hiçbir zaman ölmem sanırım.
essay quiz sunum ödev, quiz midterm ödev, toplantı ödev quiz essay . . . şeklinde giden bir listem var.
omaygat.
destek arıyorum. birbirimize vitaminler moraller verdik diyebilmek istiyorum. uykumun kaçıp, ben armut diyene kadar da çıkmamasını istiyorum. göz açıp kapayana kadar geçsin gitsin diyorum. başka da bir şey diyemiyorum.
17.10.08
flu
-okulun sağlık merkezinde kazıklanan tek kişi benim sanırım.
-ilacın hepsini sen ödemiycektin lan.
-aa ama hemşire, o güleryüzlü pamuk hemşire git al demişti.
- der tabi. sen ne bakarsın ona. bakma. önüne bak biraz. adımlarını sağlam bas. tökezleme. her gördüğüne ve görmediğine çarpma. gözünü aç hayır de biraz. diyebil. mecaz-ı mürseli lise 1' de öğrenmiştin.
- ne çok şey öğrenmiştim o yıl halbüse.
-halbüse diyen hocaların da oldu o yıl. ama hayır hiçbir şey öğrenemedin. sandın sadece.
-ok.
16.10.08
on my knees
11.10.08
evet tamam.
yanlış oyundayım. o zaman oynayalım. ya da önce bi oylayalım. a grubundan olanlar çıksın mallar. evet defolsunlar.
o karga burununu matkapla mı delsem can, ne dersin? ve o poşularınla boğsam seni baya rahatlardım aslında koray. zenci dudaklarını zımbalamayı ne çok isterim bayan mal.
en çok da kendi kafama sonda takıp beynimdekileri boşaltmak isterim. ah tabi bi de gözlerime. bu kadar malın önünde ağlamamaya çalışmak ve bunu yapamamak kadar boktanı olamaz.
10.10.08
kapi kırışık
tiyatroda öz biçimi doğrur. evet hocam çok doğru. hadi bi sorun yaratalım.
sor bi niye diye?
niye?
niye herşeyin başıdır da ondan.
bu sahnede hangi müzik kullanılmalı. wagner mi bach mı? wagner mi bach mı? 3 yanlış bi doğruyu burda götürmez çocuklar. bikalm. evet, wagner mi bach mı? wagner diyoor. attendance nerde. şeytan almış götürmüş. hah orda. çokşükür.
8.10.08
big babol
Hayatın bana ne anlatmak istediğini bi türlü anlayamayan biriyim. Konuşurken karşındakinin dediğini anlamazsın “ne” dersin ya hani. De bak şimdi. ben ben oluyum sen de sen ol.
sen-heebürkt
ben-ne
sen-hebülürürk
ben-haa eheh(anlamadım ama çaktırmıyorum gülümsemesiyle birlikte kafa sallayış)
işte hayatla olan genel diyaloğum budur.
Öğretmenin sınav sorusunu derste çaktırması ve benim tam o anda dinlemeyişim gibi, sınavda kopya isterken b mi d mi dendiğini bi türlü çözememek gibi. Gibi gibi.
Ve evet; hayat beni neden yoruyosun?
Fransızca bile öğreniyorum ama senin dilinle uzlaşamadım.
Jömapeldide.
6.10.08
marimari
gittim geldim.
insanın kendini bi yerlere ait hissedememesi zaten kötü. kendini özel hissettiği bi yerde yaşayamaması ise pul biber. yaramazlık yapınca ağızlara sürüleninden.
şehirleri kokularından tanımak, sabah uyanınca gözünü açmadan nerde olduğunu hatırlamak mutlu eder. etti de. bi parça deniz, bir sürü göçmen kuş görmek özgürlük gibi mesela. her şeyi bırakıp gitme ilhamını veren türden.
çok isteyip ıskaladığın şeyleri görmek anlamsız. üzülmüyosun, eskisi gibi değil sevgin. daha değişik, başka türlü. onu yaşayıp tüketmek gibi. dibinde bi parça bırakmak gibi.
orda yaşamak ip cambazlığı gibi. heyecanlı, güzel, tehlikeli. dikkatsizliğe, rölantiye izin vermez sanki. burda olmak güvenli. ne kadar gidip dönsen de karşılıksız kabul eder seni.
biraz ordan, biraz burdan işte.